Genel

Demiryolu Hikâyecileri – Bir Rüya Hikâyesi Üzerine

14. yüzyıla kadar temelleri uzanan modernizm kavramı, rönesans ve reform hareketleri ile iyiden iyiye güçlenmiştir. Kültürel, sanatsal, bilimsel ve siyasal alandaki gelişmelere paralel olarak geleneksel olandan kopan yeni zihniyeti temsil eden modernizmin edebiyata yansıması da bireyin yalnızlığı, toplumdan soyutlanışı ve yalnızlık temaları üzerinden okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır.

Demiryolu Hikâyecileri –Oğuz Atay

Oğuz Atay’ın büyük ses getiren hikâye kitabı Korkuyu Beklerken’in son öyküsü olan Demiryolu Hikâyecileri – Bir Rüya yazarın farklı modernizm unsurlarına yer verdiği, özellikle bireyin yabancılaşması, kayıtsızlığı ve çatışmaları üzerinde durduğu çarpıcı bir hikâyedir.

İnsanoğlunun iç dünyasındaki çalkantılılarını çarpıcı bir şekilde okuyucuya sunan bu hikâyede okuyucunun çoğu kez satırlarda kendini bulduğu yerlerin bir hayli fazla olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. İnsanın kendine bile itiraf etmekte zorlandığı durumları, farklı anlatım teknikleri içerisinde öğüterek öylesine büyüleyici bir şekilde okuyucuya sunan yazar; kimi hikâyesinde kent yaşamında sıkışan insanın yalnızlığına değinirken kimi zaman da geçmişiyle, ailesiyle ya da çevresiyle hesaplaşmakta zorlanan insanların sesi olmuştur.

Demiryolu Hikâyecileri – Bir Rüya Tahlili

 “Demiryolu Hikâyecileri” Korkuyu Beklerken’in adlı eserin son hikâyesidir. Öyküde bir demiryolu istasyonunda çalışan üç hikâyecinin öyküsü anlatılır. Hikâyenin kahramanları; genç hikâyeci, Yahudi ve genç kadından oluşur. Yaşamlarını seyyar hikâyecilik yaparak geçiren bu hikâyeciler tren istasyonunda kendilerine özel olan odalarında kısa hikâyeler yazarak istasyona gelen tren yolcularına bu hikâyeleri satarlar. Hikâyelerine ise rağbet yoktur ancak bu dağ başındaki istasyonda başka yapacak bir şey bulamadıkları için hikâye yazmaya devam ederler. Hem de türlü imkânsızlıklar içinde. Bazen hikâyelerinde kullanacakları kelimelerin anlamlarına bakacak sözlük dahi bulamazlar. Genç hikâyeci, insanlar tarafından sanatçı olarak nitelendirilmesini ister ancak maalesef bu isteği boşa çıkar.

Zaten hasta olan Yahudi hikâyeci bir gün ölür ve kahraman, kadın hikâyeciye âşık olur. Ancak kadın hikâyeci de bir süre sonra hikâye yazdıkları aynı zamanda yaşamlarını devam ettirdikleri istasyonu dolayısıyla kahramanı terk eder. Tek başına kalan kahraman ise rağbet görmese de hikâye yazmaya devam eder. Oğuz Atay, bu hikâye ile modernizm çerçevesinde bireyin yalnızlığını ve çaresizliğini ele alır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu