Oku-Yorum

Beyaz Mantolu Adam Hikâyesi Üzerine

Sekiz öyküden oluşan Korkuyu Beklerken’in ilk öyküsü “Beyaz Mantolu Adam” adını taşır. Oğuz Atay’ın modernist çizgide kaleme aldığı bu öykü kitabı ile önemli bir okuyucu kitlesi yakaladığını daha önceki yazılarımızda dile getirmiştik. Beyaz Mantolu Adam dil ve üslup özellikleri ile modernizmin en iyi örneklendirildiği eserlerden birisidir.

Beyaz Mantolu Adam Özet

Beyaz Mantolu Adam hikâyesinin kahramanı aslında gündelik hayatta sıkça karşılaştığımız bir dilenci figürüdür. Bu dilencinin bildiğimiz dilencilerden farkı tabii ki hayata, insanlara, kendine ve çevresinde olup bitenlere karşı olan kayıtsızlığıdır. Kahraman, hikâye boyunca hiç konuşmaz, söylenenlere tepki vermez ve onları duymazlıktan gelir. Bu davranışlarından da anlaşılacağı üzere okuyucuya kendi içinde bir dünyada yaşıyor izlenimi verir.

Kahramanın temel özelliği, hikâyenin adından da anlaşılacağı gibi beyaz bir kadın mantosu ile olan ilişkisidir. Bir sokak satıcısından aldığı bu mantoyu üzerinden çıkarmaksızın dolaşır. İnsanların ona gülmesi, erkek kimliği içinde kadın mantosu ile gezmenin tuhaflığı ile kendisine çevrilen alaycı gözler onun umurunda değildir. İnsanlar, ona kendilerinden biri olmadığını hissettirmek, bunu anlamasını sağlamak için iğneleyici sözler söyleseler, içinde bulunduğu garipliği sezmesini sağlamak için bakışlar fırlatsalar da o kendini her şeyin dışında tutar ve tepkisizliğini sürdürür.

Yazar, öykü boyunca insanoğlunun insafsızlığını can alıcı şekilde sunmuştur okuyucuya. Bir gün işportada gömlek sattırırlar beyaz mantolu adama, bir başkası komik ve sıra dışı görüntüsü üzerinden dükkânına müşteri çekmek ister onu kullanarak. İnsana yapılabilecek saygısızlıklardan belki de en üst sıralarda sıralanacak bir davranış sergilenir o dükkânda. Beyaz mantolu adam vitrine konulur. Tepkisiz, kayıtsız ve tüm yalnızlığı ve yabancılığı ile topluma boy gösterir mağaza vitrininde. Her ne kadar onun sıkıntısı dışarıdan izlenecek bir şey olmasa da durur gün boyu süslü camların arkasında. İnsanlar gördükçe akın ederler mağazaya ancak aslında görülmesi, rağbet edilmesi gereken beyaz mantolu adamın vitrinde sergilediği vücudu değil çalkantılarla dolu iç dünyasıdır.

Her şeyi ile topluma aykırı olan öykü kahramanı, bir müddet sonra çevresi tarafından tepki toplamaya başlar. Öyle ki bir kısım insan kötü bir hastalığa sahip olduğunu ileri sürerek ondan ve mantosundan iğrenir, bir kısım insan ise mantonun kadın mantosu olduğunu söyleyerek kahramanı sapık olarak itham eder. Toplum ondan rahatsızdır ancak o tüm vurdumduymazlığı ve kayıtsızlığı ile beyaz kadın mantosu içinde başıboş hayatına devam eder.

Toplum baskısı her geçen gün artmaya devam edince iyice yabancılaşır ve kaçıp uzaklaşmak ister insanlardan. Nitekim ölümü de bu kayıtsızlığı yüzünden acı bir şekilde gerçekleşir. Mantosu ile denize girer ve üstündekilerin ağırlık yapmasının da etkisiyle boğulur. Bu ölüm şekli, beyaz mantolu adam için şaşırtıcı değildir aslında. Hayata karşı takındığı kayıtsızlığı azgın suya karşı koyma noktasında da gerçekleştirmesi tam da beyaz mantolu adamdan beklenecek bir tavırdır.

Beyaz Mantolu Adam Anlatım Teknikleri

Beyaz mantolu adam, kalabalıklar için yalnızlığı yaşayan adamdır. Toplumla uzlaşamayan, kendisiyle de toplumla da barışık olamayan bir şahsın iç çalkantıları ve çatışmaları ile kendini yok edişinin hikâyesinde çaresiz bir kahramandır. Bu hikâye ile yazar, beyaz mantolu adam ile sembolize ettiği yabancılaşma ve yalnızlık temasını, kalabalıklar içinde kendi kabuğunda yaşayan ama bu dünyasında yaşamasına müsaade edilmeyen bir insanın dramı üzerinden etkileyici ve düşündürücü şekilde sunmuştur.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu