Oku-Yorum

Kardeşimin Hikâyesi Romanı Üzerine

Serenad romanının ünlü yazarı Zülfü Livaneli’nin bir diğer çok okunan romanı olan Kardeşimin Hikâyesi, kitapseverler tarafından ilgi ile takip edilen efsane bir romandır. Kardeşimin Hikâyesi konusunu aşk ekseninde gelişen perde arkasında bir cinayetin olduğu olaylardan alır.

Kardeşimin Hikâyesi Özet

Hikâye, İstanbul Çatalca yakınlarında bir lokasyonda bulunan eski adı ile Podima yeni ismi ile Yalıköy olarak bilinen bir köyde yaşanan cinayet olayı üzerine başlar. Romanımızın ana karakterlerinden olan Ahmet Arslan, o köyde ikamet etmekte ve cinayete kurban giden Arzu Kahraman’ın öldürüldüğü gece ölen kadının evindeki davette olması sebebi ile dikkatleri üzerine çekmektedir. Bu cinayet olayını araştırmak için köye giden bir gazeteci, Ahmet Arslan’ın kapısını çalar ve okuyucuyu sürükleyici bir hikâyenin içine çeken olaylar silsilesi başlar. Genç bir kadın olan gazetecinin tek derdi mesleğinde ön plana çıkmak, terfi almaktır. Ancak süreç içerisinde Ahmet ile arasındaki didişmeler ve süreç sonundaki ikili arasındaki yakınlaşmalar ile gazeteci köye geliş amacından sapar, çünkü Ahmet’in gizemli hayatı onu cinayetten ve alacağı başarı sonucu elde edeceği terfiden daha çok etkilemiştir.

Gazeteci ile Ahmet Arslan arasındaki konuşma ile okuyucu Ahmet’in ailesini elim bir trafik kazasında kaybettiğini öğrenir. Bir de kardeşi olduğunu söyleyen Ahmet, kendisinin elektrik mühendisi kardeşi Mehmet’in ise inşaat mühendisi olduğunu ekler. Kardeşi ile birlikte kazadan sonra dedelerinin yanına yerleştirilen bu iki çocuktan Ahmet kaza sonucu doku hissini kaybetmiş ve Kerboros adını verdiği köpeğine karşı büyük bağlılık geliştirmiştir. Gazeteci her ne kadar cinayeti araştırmak için Ahmet ile konuşma amacı ile yola çıktıysa da ikili arasındaki sohbet, cinayet olayından saparak iki kardeş arasındaki hikâyenin anlatımı üzerine yoğunlaşmıştır. İşte kitabın ismini de taşıyan kardeş hikâyesi tam da bu noktada başlar.

Kardeşi Mehmet’in Hikâyesi

Mühendis kardeşler üniversiteden mezun olur ve Ahmet Rusya’dan aldığı iş teklifini değerlendirerek orada yaşamaya başlar. Ancak aklında hep kardeşi vardır. Çünkü kendisine göre daha hareketli ve çılgın yaşamayı seven Mehmet’e sahip çıkmak ister ve onu da yanına aldırır. Anne babalarının olmaması Ahmet’in bu kararı almasında etkilidir. İki kardeş birlikte çalışmaktadır. Ancak iyi bir karar gibi görünse de Mehmet’in Rusya’ya gelmesi ile felaketler zinciri başlar.

Mehmet Olga adında bir Rus subayının kızına deli gibi âşık olur. Kıza büyük bir tutkuyla bağlanan Mehmet ilk görüşte vurulduğu Olga hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir ve onun hakkında bilgiye ulaşmak hayatındaki tek amacı olmuştur. Rusça bilmemesi nedeni ile Ludmilla adındaki bir kadından yardım almak zorunda kalan Mehmet, Ludmilla aracılığıyla Olga ile iletişim kurmaya çalışır.  Ancak hesap edemediği durum Ludmilla’nin ona yardım etmek yerine ona hayatı zindan edeceğidir.

Ludmilla, Mehmet ve Ahmet’in çalıştığı şirkette çalışan bir çevirmendir. Seviyeli bir yapısı olan bu kız soğuk bir yapıya sahiptir. İlk başta Mehmet’in istediği yardıma sıcak bakmasa da sonrasında Mehmet’in kıza duyduğu aşkı anlatımından öylesine etkilenmiştir ki sırf meraktan çevirmenlik işini kabul eder. Uğraşların ardından kıza ulaşırlar. Kızın babasını ve kız kardeşi ile askeri bir lojmanda yaşadığını öğrenirler.  Kızın babası hasta ve yaşlı bir savaş gazisidir.

Olga ve Mehmet, hasta babanın izni ile yakınlaşmış ve sürekli bir arada vakit geçirmeye başlar olmuşlardır. Yalnız ortada bir sorun vardır. O da Ludmilla olmadan iletişim sağlayamamalarıdır. Mehmet’in Ludmilla’ya yaptığı çeviriler için maaş ödediğini de ekleyelim. Mehmet ile Olga’nın aşkı dolu dizgin devam ederken bir gün Mehmet’in tutuklanması ile işler tersine döner. Bir hücreye hapsedilen Mehmet insanlığa dair özelliklerini yitirmeye başlar. Gün ışığına hasret kalan, tüm ihtiyaçlarını küçücük bir alanda karşılamak zorunda kalan Mehmet gece gündüz ayrımını unutmuş, perişan bir vaziyete gelmiştir. Neyse ki bir süre sonra şansı yaver gitmiş ve bir yabancı sayesinde hücreden kurtulabilmiştir. Hemen araştırmaya koyulmuş ve neden bu hücreye tıkıldığını öğrenmeye çalışmıştır. Nitekim işin sonunda kendisini bir kadının ihbar ettiğini öğrenmiştir.

Peki, bu kadın kimdir? Bu kadın Ludmilla’dır. Mehmet’i tutuklatmasının nedeni ise onun da Olga’ya âşık olmasıdır. Yaşadıkları karşısında dünyası kararan Mehmet, tüm bunların sonunda tekrar düzenli bir hayata ayak uyduramaz ve intihar eder.

Ahmet mi Mehmet mi?

Ahmet’in hikâyesi bu şekilde sona ererken Mehmet ve gazeteci kız tarafından hangi gelişmeler yaşanmaktadır? Ahmet kardeşinin hikâyesini gazeteci kıza öyle bir çırpıda anlatmaz, bazen tartışmaya varan sohbetleri günler sürer. Emniyet güçleri cinayete kurban giden Arzu Kahraman’ın katilini ararken Ahmet ve gazeteci kız arasında da bu hikâye çerçevesinde ilerleyen bir yakınlaşma doğmuştur.

Ahmet hikâyeyi kıza sindir sindire, onu daha çok etkileyecek şekilde anlatıyordur. Ahmet’in garip bir adam olduğunu ilk anda anlayan kız, Ahmet’in tuhaf tavırlarından sıkılıp basıp gitmeye, hikâyenin devamını öğrenmemeye çoğu kez niyetlense de her defasında Ahmet’in yanında kalmaktan kendini alamamıştır.

Kardeşimin Hikâyesi katili kim? Bu romanda en çok merak edilen noktalardan biri şüphesiz ki katilin kim olduğudur. Nihayetinde yapılan incelemelerin ardından Arzu Kahraman’ın katilinin Ahmet’in evine temizliğe gelen Hatice Hanım’ın oğlu Muharrem olduğu ortaya çıkmıştır.

Kardeşimin Hikâyesi Sonu Nasıl Bitiyor?

Peki, Ahmet Arslan’ın gazeteci kıza anlattığı bu hikâyedeki Mehmet gerçekten var mıdır? Romanın sonunda aslında anlattığı tüm hikâyenin Mehmet’e ( Rusya’da yaşadıklarından sonra Ahmet ismini alacaktır.) ait olduğu ortaya çıkar. Mehmet’in gerçekten Ahmet adında bir kardeşi vardır ancak o da anne babası gibi kazada hayatını kaybetmiştir. Rusya’da yaşananlar aslında kardeşinin değil kendi hikâyesidir. Tüm bu olanlardan sonra ölen kardeşinin adını Ahmet’i kullanmaya başlayan Mehmet bir köye yerleşerek insanlardan uzakta sakin bir hayat geçirmeye karar vermiştir ta ki gazeteci kız kapısını çalana kadar.

Kardeşimin Hikâyesi yorumlarına bakıldığında da görülecektir ki okuyucu, iki kişi üzerinden verilen bu eşsiz hikâyeyi çok sevmiş ve Zülfü Livaneli’nin kurguladığı bu enfes roman ile yazara bir kez daha hayran olmuştur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu