Oku-Yorum

Beyaz Gemi Romanı Üzerine

Gün Olur Asra Bedel’in yazarı Cengiz Aytmatov’un ses getiren romanlarından olan Beyaz Gemi konusunu, çevresindeki insan sayısı az, dedesi tarafından çok sevilen ve işin ilginç yanı dedesinden başka da pek seveni olmayan bir çocuğun psikolojik tahlilinden alır.

Beyaz Gemi Karakterleri

Romanın başkahramanı olan çocuk, San-Yaş ismi verilen bir vadide dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet, Gülcemal ve köpeği Beltek ile bir arada yaşam sürmektedir. Yaşadıkları yerde yalnızca üç ev bulunmaktadır. Bu evlerin ilkinde çocuk dedesi ve üvey annesi ile yaşamaktadır. İkinci evde Bekey hala ile kocası Orozkul, üçüncü evde ise Seydahmet ile karısı Gülcemal yaşamaktadır.

Beyaz Gemi Özet

Bu sınırlı dünya içerisinde mutlu olmanın yollarını arayan ve kısmen de mutluluğu bulan bu çocuğun hiç arkadaşı yoktur. Hayata dair en büyük eğlencesi dedesinin dere kenarında kendisi için yaptığı gölette yüzmek ve çevresindeki kayalar ile konuşmaktır. “Deve, Kurt, Eyer ve Tank” isimlerini verdiği bu kayalar ile konuşarak yalnızlığını bir nebze hafifleten çocuğun dedesinden Boynuzlu Maral Ana masalını dinlemek de en sevdiği işlerden bir tanesidir. Kahramanın sevdiği diğer şey ise dedesinin dürbünü ile dağ başına tırmanıp Isık Göl’ünde yalnızca beş altı dakika görünüp kaybolan o gizemli beyaz gemiye bakmaktır.

Çocuğun annesi ve babası çok küçük yaşlardayken çocuğu terk eder. Kendine yeni bir hayat kuran annesi çocuğu ile ilgili herhangi bir çaba göstermemektedir. Çocuk, babasının da beyaz geminin kaptanı olduğunu düşünür ve bir gün balık olup o gemiye ulaşabileceğine kendini inandırır.

Dede, Orozkul ve Seydahmet birlikte çalışıp para kazanmaktadırlar. İşin patronu Orozkul’dur, maaşları o verir ve bu güçten faydalanarak Mümin dedeye eziyet eder, onu ağır işlerde çalıştırır. Ancak Mümin dede son derece iyi niyetli bir insan olduğundan sesini çıkarmaz, olanları sineye çeker. Orozkul, çevresi tarafından da sevilmeyen, herkese kötü muamele gösteren bilhassa karısı Bekey’e kısırlığını öne sürerek şiddet uygulayan kötü kalpli bir karakterdir. Mümin dede kızına yapılan eziyetten dolayı çok üzülür ancak Orozkul’a sesini çıkaramaz. Yaşadıkları vadide çocuğu seven tek kişi dedesidir. İmkânları kısıtlı olduğundan dedesi zorlukla torununa bir okul çantası alabilir. Hiç arkadaşı olmayan çocuk bu çanta ile de konuşup dertleşmeye içindekileri anlatmaya başlar. Bir yıl gibi bir sürenin ardından çocuk okula başlar. Artık çocuk için her şey okulu olmuştur ve gayet tabii dedesinin aldığı okul çantası da onun için son derece değerlidir. Çocuğu okula dedesi götürüp getirir ve her gün tam zamanında alır bırakır. Kesinlikle gecikme yaşanmaz. Ancak bir gün Orozkul’un Mümin dedeye çok ağır bir iş vermesi nedeni ile dede torununu okuldan almaya gidemez. Çocuk uzun süre dedesinin onu okuldan almasını bekler ve büyük bir üzüntü yaşar. Dedesi onu almaya geldiğinde ona küskün tavırlar sergiler ama dedesi onun masal dinlemeyi çok sevdiğini bildiğinden Boynuzlu Maral Ana masalını anlatma sözü ile kırgınlığını ortadan kaldırır.

Dedesi torununa Boynuzlu Maral Ana masalını anlatırken soylarının onlara dayadığını da söyler. Çocuk da bu düşünceye inanmaktadır ve günün birinde Boynuzlu Maral Ana’yı görebilme ümidi ile yaşar. Mümin dedenin anlattığı masala göre Boynuzlu Maral Ana insanların zulmünden dolayı onların yaşadığı vadiyi terk etmiştir ancak kendisi uzaklarda da olsa onları hep koruyordur.

Bir gün çocuk arkadaş edindiği kayalar ile oynarken bir kamyon konvoyu ile karşılaşır ve bu kamyonların peşine takılır. Çocuğu gören şoförlerden birisi aracını durdurarak çocuk ile tanışır. Sohbetin ardından şoför Kulubeg, çocuğun dedesini tanıdığını ve kendisinin de Boynuzlu Maral Ana’nın soyundan geldiğine inandığını söyler. Buna çok sevinen çocuk bu durumu dedesine anlatmak için sabırsızlanır ancak Orozkul’un halasını dövmesinden dolayı oluşan kargaşadan anlatamaz. Aynı günün gecesi vadide büyük bir fırtına çıkar. Kulubeg ile arkadaşları yolda kaldığı için Mümin dedenin evine sığınırlar. Bu duruma çok sevinen çocuk tüm zamanı onlar ile geçirir. Ancak ertesi gün hastalanır. Çocuk evde hasta yatarken akşama doğru şen kahkaha sesleri ile uykusundan uyanır ve dışarı çıkar. Bahçedeki herkes neşe içindedir ve bahçedekilerin çoğu sarhoştur. Mümin dede altı yanan bir kazanın yanında ateşle oynamaktadır. Çocuk onun yanına gider, ona seslenir ancak dede cevap vermez. Az ileride daha kanı kurumamış geyik derisini ve boynuzları kırmaya çalışan Orozkul’u görünce neler olduğunu anlar. Orozkul, Mümin’in maralı vurmasını sağlamıştır. Ölü maralı gören çocuk büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve şoka girer. Bu işi dedesinin yaptığını öğrendiğinde ise hayata karşı olan tüm inancını yitirir. Artık tek hayali beyaz gemide olduğuna kendini inandırdığı babasına kavuşmaktır. Kendini dalgaların arasına atar. Çünkü balık adam olup babasına kavuşacağı düşüncesini taşımaktadır. Bu düşünce ile dalgaların arasına atlar ve dalgaların arasında gözden kaybolup gider.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu